Archive for Mart 11, 2011

TCSG Dost İlk Seyir Testini Başarıyla Tamamladı


Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın ihtiyacına yönelik olarak Koç Topluluğu’nun tersanesi RMK Marine tarafından inşa edilerek, geçtiğimiz yıl denize indirilen TCSG Dost’un seyir testlerine başlandı. RMK Marine tarafından 13 Ocak’ta yapılan açıklamayla, Türk mühendislerinin eseri olan geminin ilk seyir testlerinin başarıyla tamamlandığı belirtildi. RMK Marine, Eylül 2009’da kızağa konan ve Haziran 2010’da denize indirilen TCSG Dost’u, 2011 yılının Eylül ayında Sahil Güvenlik Komutanlığı’na teslim etmeyi planlıyor.

Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM)’nin açtığı Sahil Güvenlik Arama Kurtarma Gemisi inşa ihalesini kazanarak, Sahil Güvenlik Komutanlığı için 4 adet gemi inşasını üstlenerek özel sektördeki en büyük askeri gemi projesini üstlenen ilk tersane olan RMK Marine, projenin ikinci gemisi TCSG Güven’i de 17 Aralık’ta başarıyla denize indirmişti. Proje kapsamında “Umut” ve “Yaşam” adlarını taşıyan diğer iki geminin inşa süreçlerine de halen devam edilmekte.

88,6 m uzunluğa, 12 m genişliğe ve 1700 ton deplasmana sahip olan gemilerin, 6 deniz durumunda harekât yapabileceği vurgulanıyor. Komuta kontrol sistemi yazılımı ve donanımı, elektro optik direktör, haberleşme, cayro ve atış kontrol sistemleri ile konsollar gibi önemli askeri sistemlerin hem tasarımının hem de üretiminin, yurt içinde milli kabiliyetlerle gerçekleştirildiği proje kapsamında, silah ve elektronik sistemlerin gemiye entegrasyonları da yapılmakta. 20 knot’ın üstünde hız yapması beklenen gemilerin arama kurtarma görevlerinin yanı sıra kaçakçılığı önleme, denizde yangın söndürme, denizde kirlenmeyi önleme ve karakol gibi görevleri icra etmesi planlanıyor.

Yorum Yapın

Çok maksatlı hava savunma: MANTIS


Alman ordusu, satıh-hava savunma sistemi MANTIS’i bu yılın ortasına kadar Afganistan‘da operasyonel maksatlı olarak devreye sokmaya hazırlanıyor. İngilizce açılımı ‘Ağ Merkez Destekli Modüler Otonom Hedefleme ve Önleme Sistemi’ olarak tarif edilebilecek MANTIS (Modular Automatic and Network capable Targeting and Interception System) 2008 yılından bu yana Rheinmetall firması tarafından nokta savunma amaçlı geliştiriliyordu. Seri üretimi gerçekleştirilen ilk sistem yakında operasyönel hizmete girerek Afganistan‘da kullanılacak.

Eski adıyla Almanca ‘Nächstbereichsschutzsystem’ (Yakın Saha [Alan] Savunma Sistemi) + İngilizce ekiyle C-RAM (Counter-Rocket/Artillery/Mortar = Karşı Tedbir-Roket, Top, Havan) olan ve halen Rheinmetall tarafından uluslararası arenada MANTIS NBS (NBS = Nächstbereichsschutzsystem) olarak pazalarlanmaya başlanan son derece yeni bu sistem, sınıfında bir ilki de teşkil ediyor.

Alman ordusunun 2004 yılında denediği Skyshield hava savunma sisteminin test sonuçları ışığında Mart 2007 itibariyle ArGe kararı resmen alınan ve özünde Alman askerlerinin Afganistan‘daki Mezar-ı Şerif kentinde bulunan askeri üssüne yapılan Taliban‘ın havan topu ve roket saldırılarına karşı 2008 yılından itibaren Rheinmetall firmasına ait Oerlikon Contraves yapımı 35 mm’lik GDF 020 tipi çok namlulu döner makinalı uçak topu baz alınarak geliştirilen MANTIS, insansız, tam otomatik, dolayısıyla otonom ve etkili bir hava savunma sistemi.

35 mm çapındaki makinalı en az iki topla çalışan radar tabanlı MANTIS, havan ve top mermisi yanında, her türlü roket, güdümlü/seyir füzesi, insansız hava aracı, helikopter ve hatta uçaklara karşı 5 km ‘kapalı’ alanda yakın koruma ve özsavunma sağlayabiliyor.

Almanya bugüne dek seri üretimi gerçekleşen iki toplu sisteme, ArGe dahil son üç senede 184 milyon avro (güncel kurla 246 milyon ABD dolar) harcadı ve bunun haricinde 2013 yılı için iki top siparişi daha veriliyor.

MANTIS temelde modüler özelliğe sahip ve bu bağlamda savunmakla yükümlü olduğu obje, tesis veya mevzinin büyüklük ve kapladığı alana göre özsavunma gereksinimi programlanarak optimize edilebiliyor.

Sistemin atış kontrol merkezi tehdit hedefine çok daha uzak bir pozisyonda, karadan ve havadan nakliyesi pratik bir konteynerden ibaret ve burada dörder askeri personel vardiyalı çalışarak haftanın 7 günü, günde 24 saat (24/7) herhangi bir kara-kara, hava-kara tehlike unsuruna karşı her an satıhtan havaya karşı reaksiyon gösterebilecek bir biçimde “stand by” modunda görev icra edebiliyor.

Her bir atış kontrol konteyneri, bir veya birden fazla kara radarı ile 8 x 35 mm’lik GDF 020 topunu tam otomatik kontol ederken, radarların tespit, teşhis ve takip kabiliyeti 100 cm²’lik (0.01 m²) çok küçük alanlı mermi ve şarapnelleri dahi kapsıyor ve sistem özellikle havan, top ve roket mermilerine karşı aktif tedbirde bulunarak gelen balistik tehlikeyi bertaraf edebiliyor.

MANTIS’in muharip ve ana unsurunu teşkil eden GDF 020 topu, 360 derece yatay ve -15 / +85 derece dikey yönde esnek özellikli, net 5.35 ton, 35 mm’lik top mühimmatlarıyla brüt 11.15 ton ağırlığına sahip. Dakikada teorik olarak 1000 adet 35 mm çaplı mermi ateşleyebilen makinalı top, geliştirilmiş modern AHEAD cinsi, Rheinmetall‘in geliştirdiği zaman infilaklı kinetik enerji mühimmatını da ateşleyebiliyor.

MANTIS, bir koruma ağı oluşturabilen minimum daima iki adet GDF 020 topu ile çalışabiliyor ve 35 mm’lik top mermisi, tehditin cinsine göre sistem tarafından optimum zamanlama ve mesafede infilak edecek şekilde otonom olarak programlanarak tam otomatik ateşleniyor.

Alman Hava Kuvvetleri bu yılın başından itibaren, 1 Ocak 2011 tarihi itibariyle Alman Kara Hava Savunma Kuvvetleri’nden MANTIS’in sorumluluğunu devraldı ve ilk sistemin 2011 ortasına kadar Afganistan‘da hazır hale getirilerek reel çatışma ortamında da denenmesi bekleniyor.

Yorum Yapın

F-16 Modernizasyonunda Milli Program Başladı

TAI, Türk Hava Kuvvetleri envanterideki tüm F-16‘lara uygulanabilecek ve POIII, POIV modernizasyonlarını tamamen ikame edecek milli bir modernizasyon programı ve bilgisayar suiti için düğmeye bastı. Hedefte diğer F-16 kullanıcı ülkeleri da var.

Bu haber SavunmaSanayi.NET özel haberi olup, alıntılarda kaynak gösterilmesi önemle rica olunur.

Daha önce basında “F-16‘lar artık yerli bilgisayarla uçacak” şeklinde sunulan haberlerin ayrıntıları belli oldu.

Daha önce basında Savunma Sanayi İcra Komistesi’nce karar verildiği söylenen ancak İcra Komitesi raporunda yer verilmeyen yeni proje için TAI ve Aselsan hazırlıklarını tamamladı ve TAI, Blok 30 F-16‘larımızı da kapsayacak olan ve tüm F-16‘larımızı içeren yeni bir proje için düğmeye bastı. Peace Onyx III ve Peace Onyx IV programlarını tamamen ikame edecek olan sistem özellike yerli mühimmatlarımızın F-16‘larımızla entegrasyonunu kolaylaştırmayı ve aviyoniklerde yerli üretime dönüş yapmayı amaçlıyor.

Görünüm olarak POIII ve POIV‘ten hiçbir farkı olmayacak sistem operasyonel uçuş yazılımı bazında da POIII ve POIV‘ten hiçbir anlamda eksik olmayacak. Donanımın Aselsan tarafından sağlanacağı, yazılımların ise TAI tarafından geliştirileceği programda ilk etapta C-130 Hercules modernizasyon programı ve ANKA grubundaki yazılım ekibi çalışacak.

Mevcut ve müstakbel yerli mühimmat ve sistemlerimizin Lockheed Martin menşeli sistemlere entegrasyonu zor olduğundan, POIII ve POIV‘ü tamamen ikame edebilen modernizasyon programının, bu mühimmatların ve sistemin diğer F-16 kullanıcılarına pazarlanması kolay bir hale gelecek.

POIII ve POIV modernizasyonu eskiden beş farklı birim olarak görev yapan uçuş ve silah sistemlerinin tek bir sistem olarak entegre edilmesi ve diğer tüm sistemlerin bu sistemle haberleşmek suretiyle yardımcı görev görmesini öngörüyordu. Alt sistemlerin yedeklenmesini ve arıza haline ikame edilmesini sağlayan yeni bilgisayar suiti uçak, pilot ve uçağın sistemleri arasındaki iletişim ve kararların kalbi olarak nitelendirilebilir. Bu bilgisayarın yerli hale getiriliyor olması milli alet ve mühimmatlarımızın F-16 konusundaki en önemli eksiği kapatmış olacak.

TAI‘nin başlattığı bu program, donanımlarını Raytheon‘un sağladığı, yazılımını ise Lockheed Martin‘in gerçekleştirdiği POIII ve POIV‘e rakip olduğundan Lockheed Martin‘in milli alet ve mühimmatlara açık bir çözümü içeren bir öneride bulunduğu ancak hem Milli Savunma Bakanlığı’mız, hem de ordumuz tarafından bu teklifin “yerli çözüm istendiği” vurgusuyla kesin olarak reddedildiği de konuyla ilgili haberin yanısıra ortaya atılan iddialar arasında.

Yerli sistem, sadece sistemin yerlileştirilmesi ve bu anlamda bağımlılığın ortadan kaldırılmasını değil, aynı zamanda milli sistem ve mühimmatların da bu sisteme entegre olarak diğer ülkelere satılmasını da amaçladığından, ileri teknolojik ürünlerin ihracatı için büyük önem taşıyor.

Yorum Yapın